Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çünkü daha iyisini bilmiyordum

Bugünün incileri:)

posted from Bloggeroid

Olası gelecek ve sorulması gereken sorular

Bir sürü olası gelecek var. Bence soru şu: nasıl sıfırlanmadan ilerleyeceğiz? Bilgiyi nasıl koruyacağız? Bu kadar geniş ve çeşitli bilgiyi nasıl değerlendireceğiz? Özellikle de küresel bir değişikliğe doğru giderken...Şunun şurasında daha eski mısırlıların bile ne dediğini, piramitleri nasıl yaptığını anlamıyoruz. Çinliler kendi dillerinin eski halini bile çözümleyemiyorlar. Bir yolu olmalı... posted from Bloggeroid

Suat Derviş-bir yazarın hayatı

(…) – Mutluluk bir hayal midir? Gerçekten mutluluğa inanıyor musunuz? (…) -Niçin inanmayayım? Buna eminim, belki de güneşin ışığındadır. Bir buğday tanesinde, insan gücünde, çalışma imkânında veya istirahattedir. O her şeydedir. Ve biz insanlar onun bir zerresini ele geçirdik mi, onun tamamını bulduğumuzu zanneder ve kısa bir zaman sonra yanıldığımızı anlarız. Mutluluk hayatın kendisindedir, onun bir unsuru değil, mutluluk hayatın kendisidir. Bütün zerrelerin birbirini tedirgin etmeden birleştikleri bir ahenktir ve hayat işte bu ahenk olmalıdır. Mutluluk bölünmez bir bütündür. Eğer siz mutlu değilseniz, ben mutlu olamam. Başkalarının mutlu olmadığı bir dünyada tek kişi mutlu olamaz. (…) -Mutluluğa inanmadığınızı söylüyorsunuz, o hâlde demin niçin ağladınız? (…) -İnsan mutluluktan ağlamaz. (…) -İnsan mutluluğun olduğunu bildiği zamanlar ağlar. Ona inanılmadığı zaman artık ağlamaz.” Suat Derviş- Ankara Mahpusu Sona kalana yalnızlık var ya da yaşananları düşünüp ana...

Şifa

"Benim acım bir başkasının şifasına yol olmayacaksa neden açıldı bende bu yara?" Gavras Bey, Unutursun. İclal Aydın. posted from Bloggeroid

Gezgin'e dönüş

Gezgin'in fırtınası atmosferde yayılırken girdaplar halinde aşağı iniyordu ruhu. Bir türlü merkezine çekilemeyen, andaki varlığında durulamayan bir savrulmuşluk gibi hissediyordu kendisini. Sanki merkezine çekilse o merkez o kadar yoğunlaşacaktı ki belki de kendi içine çökecekti aynı bir kara delik gibi. Bu yüzden mi çekilemiyordu diye düşündü. Merkezine çekildiğinde yanına yaklaşılamayacak yoğun mu yoğun, geçirimsiz bir kayaya dönüşeceğinden mi korkuyordu? Doğası bir kayaya dönüşmesine izin verebilir miydi ki?Yalnızlık çekincesi miydi onu engelleyen yoksa? Ruhunun yayılmasına ve dağılmasına izin verdi. Ani bir hareket belki ivmeyi arttırıp kendine bir darbe vurmasını sağlayabilirdi ama dersini almıştı Gezgin bu sefer. Acele etmeyecekti. Yavaş yavaş, kendine zaman tanıyarak, denizin kıyıya vuran dalgalarının tekrar bütüne çekilmesi gibi çekilecekti kendi içine. Belki böylece başarırdı merkezinde yoğunlaşmayı ve öğrenirdi olduğu kişiden korkmamayı. C.

Fikrimde

Fikrimde bir ışık konduruyorum gözlerine O kadar güzel oluyorsun ki Bakmaya doyamıyorum Fikrimde bir ışık konduruyorum gözlerine Fakat sen hâlâ sen Ben hâlâ ben Öylece duruyorum. C. posted from Bloggeroid

Hayalimde

Seni bana hatırlatan Bir tatlı esinti Bu ilkbahar Gençliğim kokan Bir jest bir başka bedende Belki aynı renkte bir gömlek Sen, hayallerimde mutlu Hayallerimde tam. C. posted from Bloggeroid

Batılın geri gelişi

"When awesome technological powers are in the hands of a very few, and no one representing the public interest can even grasp the issues; when the people have lost the ability to set their own agendas or knowledgeably question those in authority; when, clutching our crystals and nervously consulting our horoscopes, our critical faculties in decline, unable to distinguish between what feels good and what’s true, we slide, almost without noticing, back into superstition and darkness.”  Carl Sagan, 1995. "O harika teknolojik güçler sadece bir kaç kişinin elinde olduğunda ve kamu yararını temsil edenler konunun ne olduğunu idrak dahi edemediğinde; insanlar kendi gündemini oluşturma yeteneğini kaybettiğinde ve otorite sahiplerini bilgi sahibi olarak sorgulamadığında; kristallerimizi sıkı sıkıya kavrayıp, endişeyle burçlarımıza danıştığımızda, eleştirel bakışımız düşüşe geçtiğinde, iyi hissettirenle doğru olanın ayrımını yapmaktan aciz kaldığımızda; işte o zaman, neredeyse hiç fa...