Ana içeriğe atla

Suat Derviş-bir yazarın hayatı

(…)

– Mutluluk bir hayal midir? Gerçekten mutluluğa inanıyor musunuz?

(…)

-Niçin inanmayayım? Buna eminim, belki de güneşin ışığındadır. Bir buğday tanesinde, insan gücünde, çalışma imkânında veya istirahattedir. O her şeydedir. Ve biz insanlar onun bir zerresini ele geçirdik mi, onun tamamını bulduğumuzu zanneder ve kısa bir zaman sonra yanıldığımızı anlarız. Mutluluk hayatın kendisindedir, onun bir unsuru değil, mutluluk hayatın kendisidir. Bütün zerrelerin birbirini tedirgin etmeden birleştikleri bir ahenktir ve hayat işte bu ahenk olmalıdır. Mutluluk bölünmez bir bütündür. Eğer siz mutlu değilseniz, ben mutlu olamam. Başkalarının mutlu olmadığı bir dünyada tek kişi mutlu olamaz.

(…)

-Mutluluğa inanmadığınızı söylüyorsunuz, o hâlde demin niçin ağladınız?

(…)

-İnsan mutluluktan ağlamaz.

(…)

-İnsan mutluluğun olduğunu bildiği zamanlar ağlar. Ona inanılmadığı zaman artık ağlamaz.”

Suat Derviş- Ankara Mahpusu

Sona kalana yalnızlık var ya da yaşananları düşünüp analiz etmek için bolca zaman:

"Bir ay kadar süreyle derin bir sessizlik içinde yatağında yatar ve 23 Temmuz Pazar günü, sabahın erken saatlerinde, yapayalnız ölür."

http://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2017/07/23/unutturulan-kadin-suat-dervis/
posted from Bloggeroid

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gizemli Orman

Boya boya Kalemler bitene Sen tükenene kadar boya Kuşlar Yusufçuk Ejderha Sarayı Yasak Ağaç Kraliyet Bahçesinde Tavşan Efendi'nin sıradan bir günü C.

ölüm-hayat-döngü

Bir keresinde öldüm ben. Biliyor musun Fark etmedi kimse. Tabutumu kaldırmadılar. Dua okunmadı hiç benim için. Helvam yenip Hikayelerim anlatılmadı. Oysa pek de çok hatırlanası, Paylaştığım anılar vardı insanlarla. Sandılar ki Yaşıyorum hala. Yüzüme baktılar; Görmediler ruhumu Ama fark etmediler de nerede. Kendi tabutuna saklanmış kendi içinde. Kendi karanlığına sığınmış. Sandılar ki Üzgünüm sadece Bir süre sonra onu da unuttular Kanıksandı yeni halim. Dolaşıyordum hala yaşayanlar arasında ve Sanıyorlardı ki yaşıyorum hala. Yürüyordum ya ondan. Ben de kanıksadım kendimi. Sandım ki yaşam böyle olur. Çünki baktım baktım Ayniyet herkeste. Herkes yürüyor ama Kimsenin ruhu görünmüyor. Ölülerin arasında bir ölü daha olmuş ne fark eder... Sonra acı geldi tekrar. Acı gelince anlar insan Hala yaşıyorsun. Ölülerin canı acımaz çünki. Yanılmışım... Şaşırdım. Nefes aldım tekrar. Ben yürürken-düşünürken Tabutum okyanusa karışmış Kapağını da biri açıvermiş A...

Duvar ve Anka

Kimileri O'nun Habil'le Kabil'den beri orada olduğunu söylüyor. Sözde, Kabil, Habil'i kıskançlıktan öldürdüğü zaman bir anda yükselmiş yerden. Ama Kabil'e sorsak, belki de o da O'nun hep orada durduğunu iddia eder. O'nun varlığının nedeni olarak Habil'i görmüş, Habil'i ortadan kaldırırsa O'nu da yıkabileceğini düşünmüş olmalı...Kabil, Habil öldüğünde bile asıl aşmaya çalıştıgı şeyi aşamadığını görünce kendisi ne kadar yıkılmıştır; o kısmını Rab bilir. Ne de olsa kavganın asıl nedeni onun kimin hediyesini beğendiği değil miydi? Fakat bizce de bilinen bir gerçek var ki, O oraya dikileli beri, iki taraftakiler de temkinli gözlerle süzerler berikisini. Diğer tarafa doğru hamle yapmadan, sadece bakarlar. Ya korktuklarından ya umursamadıklarından... Zaten adını anmak şeytanı çağırmakla bir derler, aklınıza düştü mü onu aşma ateşi, artık kaçışı olmazmış. Bazıları varmış ki yanıp kora dönene dek uğraşıp durmuşlar hayatları boyunca. Böylelerinin hayat...