5 Ocak 2015 Pazartesi

Göçmen


Yürüyor; yürümek zor,
Yüzüyor; yüzmek zor,
Koşuyor; koşmak zor.
Düşünüyor; düşünmek zor.
Her eylem zor.
Çok nemli ve yoğun bir atmosferde sürekli haricen kuvvet uygulayıp ilerlemeye çalışmak gibi...

Hep bir şeylere karşı, ama nedir o "bir şeyler"? Bulanık. Karşı olunan belirsiz olunca kurtulmak için ne yapılması gerektiği de muallak.

Bir sabah kalktı, giyindi. Gitme zamanı, dedi.

Bir şeylere karşı başka şeylerin peşinde, esasen, bir hissin ardındaydı.

Sanki, bir an ve bir yer gelecekti ve diyecekti ki: "İşte, olmak istediğim yer burası!"

Hep o yeri arıyordu. Her sabah kalkıyordu. Her gün başka yerlere göç ediyordu. Zihni topraklarda, insanlarda, havada dolaşıyor ama o, ait olacak yer bulamıyordu bir türlü.

Gerçeklik neydi sahi?

Sanki, o yeri bulduğunda her şey gerçek olacaktı. Ya da her şey tamamen gerçeküstü olacaktı, ama o da artık gerçeküstü olduğundan onun için bir şey değişmeyecekti.

Aranan bulunduğunda ne hissedilir ki? Beklentiler biter mi hiç?

Kaybedilmeden anlaşılmaz der çoğu kişi. Neden peki? Neden kaybedilmeden anlaşılmasın?

Eğer aradığını bulduğunda anlamayacaksan, sadece kaybettiğinde anlayacaksan, o zaman, aradığını bulmuş olmak sadece acı getirmez mi insana?

O, zihnini geri çekti ve uyandı tekrar. Bu sefer gerçeklik olduğunu düşündüğü gerçekliğe.

Var olup olmadığını bilmediği bir ülkenin hayaliyle... Nihayetinde, tek ülkemiz, kendimiz...

Image credit: http://shusterman.com/images/dream-3.jpg

Hiç yorum yok: