Ana içeriğe atla

Çiçek Bakımı



Toprağından koparılmış çiçeklerin azıcık suda, yaşam destek ünitesine mahkum bir hasta gibi acı çekmesini izlemeyi sevmediğimden evde sadece saksı çiçeği yetiştiriyorum. Onlara bakım yapmanın benim üzerimde hipnotik ve rahatlatıcı bir etkisi var.  Akabinde çok huzurlu oluyorum.

Çiçek bakımında dikkat edilmesi gereken bazı konular var: örneğin ölü çiçekleri ve yaprakları toplamak. Bunları toplamadan çiçek yeni yaprak vermiyor; verse de yenileri onca dalın, yaprağın arasından kendilerine yer açamıyorlar. Çok kuvvetli olması lazım ki varlığını devam ettirebilsin... Ayıklanması gereken, ölmüş çiçek, yaprak ve dalları çekerken bazıları kolay geliyor: onlar kesin alınması gerekenler. Bir de çiçeği düşüp dalı ölmeyenler var. Onları çekince bitki sanki acı çekiyor. Onlarla işi bitmemiş. Henüz tamamen işlevsiz hale gelmemişler. O yüzden fazla zorlamayacaksın. Bırakacaksın ki bitki o dallardan da alacağını alsın, vereceğini versin ve vedalaşsın. Sonra çiçeği nereden sulayacağın var. Mesela, bazı çiçek toprağından su istiyor, bazısı saksının altından istiyor. Eğer saksı altından su isteyen çiçeğe tepeden su verirsen yaprakları yanıyor. Sararıp düşüyor. Çok sularsan da ölüyor, az sularsan da ölüyor.  Bazı çiçeği de açsın diye korkutmak gerekiyor. "Keserim seni, atarım bak!" deyince, bir bakıyorsun o sene açıvermiş :) Demek ki hepsinin bir zamanı var. Bazen bitki olduğu yeri de beğenmeyebiliyor. Çiçek açmıyor, ya da soluyor. Ya yeterli güneş yok, ya toprağındaki azot ya da mineraller azalmış-çoğalmış; toprağı değişmeli. Problemi belirleyip eyleme geçmek gerekiyor.

Dolayısıyla, aslında, çiçek bakımından öğrenilecek çok şey var:
1) gereksiz yükleri at ki yaşamında yeni deneyimlere yer açılsın
2) gereksiz yük olarak belirlediğin şey gerçekten gereksiz yük mü? bak bakalım, kurtarılabiliyor mu.
3) atamıyor musun? çok mu acı verici, çok mu zorlanıyorsun? belki de alabileceğin her şeyi almadın ve daha öğrenmen gereken şeyler var. nasıl atacağım diye kendini atmaya zorlayacağına  neden  atamadığını, daha ne istediğini, ne kaldığını düşün.
4) ilgiyi doğru şekilde ve doğru zamanda vermezsen sonuç fos olur
5) bazen yeniliğe cesaret edebilmek için korkutulmak gerekebilir.
6) olduğun ortam senin yaşamana olanak sağlayan bir ortam değilse: yeterli su, nem, azot, güneş yoksa; ortamını değiştir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gizemli Orman

Boya boya Kalemler bitene Sen tükenene kadar boya Kuşlar Yusufçuk Ejderha Sarayı Yasak Ağaç Kraliyet Bahçesinde Tavşan Efendi'nin sıradan bir günü C.

ölüm-hayat-döngü

Bir keresinde öldüm ben. Biliyor musun Fark etmedi kimse. Tabutumu kaldırmadılar. Dua okunmadı hiç benim için. Helvam yenip Hikayelerim anlatılmadı. Oysa pek de çok hatırlanası, Paylaştığım anılar vardı insanlarla. Sandılar ki Yaşıyorum hala. Yüzüme baktılar; Görmediler ruhumu Ama fark etmediler de nerede. Kendi tabutuna saklanmış kendi içinde. Kendi karanlığına sığınmış. Sandılar ki Üzgünüm sadece Bir süre sonra onu da unuttular Kanıksandı yeni halim. Dolaşıyordum hala yaşayanlar arasında ve Sanıyorlardı ki yaşıyorum hala. Yürüyordum ya ondan. Ben de kanıksadım kendimi. Sandım ki yaşam böyle olur. Çünki baktım baktım Ayniyet herkeste. Herkes yürüyor ama Kimsenin ruhu görünmüyor. Ölülerin arasında bir ölü daha olmuş ne fark eder... Sonra acı geldi tekrar. Acı gelince anlar insan Hala yaşıyorsun. Ölülerin canı acımaz çünki. Yanılmışım... Şaşırdım. Nefes aldım tekrar. Ben yürürken-düşünürken Tabutum okyanusa karışmış Kapağını da biri açıvermiş A...

Duvar ve Anka

Kimileri O'nun Habil'le Kabil'den beri orada olduğunu söylüyor. Sözde, Kabil, Habil'i kıskançlıktan öldürdüğü zaman bir anda yükselmiş yerden. Ama Kabil'e sorsak, belki de o da O'nun hep orada durduğunu iddia eder. O'nun varlığının nedeni olarak Habil'i görmüş, Habil'i ortadan kaldırırsa O'nu da yıkabileceğini düşünmüş olmalı...Kabil, Habil öldüğünde bile asıl aşmaya çalıştıgı şeyi aşamadığını görünce kendisi ne kadar yıkılmıştır; o kısmını Rab bilir. Ne de olsa kavganın asıl nedeni onun kimin hediyesini beğendiği değil miydi? Fakat bizce de bilinen bir gerçek var ki, O oraya dikileli beri, iki taraftakiler de temkinli gözlerle süzerler berikisini. Diğer tarafa doğru hamle yapmadan, sadece bakarlar. Ya korktuklarından ya umursamadıklarından... Zaten adını anmak şeytanı çağırmakla bir derler, aklınıza düştü mü onu aşma ateşi, artık kaçışı olmazmış. Bazıları varmış ki yanıp kora dönene dek uğraşıp durmuşlar hayatları boyunca. Böylelerinin hayat...