Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çiçek Bakımı

Toprağından koparılmış çiçeklerin azıcık suda, yaşam destek ünitesine mahkum bir hasta gibi acı çekmesini izlemeyi sevmediğimden evde sadece saksı çiçeği yetiştiriyorum. Onlara bakım yapmanın benim üzerimde hipnotik ve rahatlatıcı bir etkisi var.  Akabinde çok huzurlu oluyorum. Çiçek bakımında dikkat edilmesi gereken bazı konular var: örneğin ölü çiçekleri ve yaprakları toplamak. Bunları toplamadan çiçek yeni yaprak vermiyor; verse de yenileri onca dalın, yaprağın arasından kendilerine yer açamıyorlar. Çok kuvvetli olması lazım ki varlığını devam ettirebilsin... Ayıklanması gereken, ölmüş çiçek, yaprak ve dalları çekerken bazıları kolay geliyor: onlar kesin alınması gerekenler. Bir de çiçeği düşüp dalı ölmeyenler var. Onları çekince bitki sanki acı çekiyor. Onlarla işi bitmemiş. Henüz tamamen işlevsiz hale gelmemişler. O yüzden fazla zorlamayacaksın. Bırakacaksın ki bitki o dallardan da alacağını alsın, vereceğini versin ve vedalaşsın. Sonra çiçeği nereden sulayacağın var. Me...
[...]dedi Fare."Sen dünyanın iyiye gittiğine inanıyor musun?" "İyiye ya da kötüye, kim bilebilir ki?" Haruki Murakami- Yaban Koyununun İzinde Hakikaten. Kim bilebilir ki?

Koyunlar

Koyun Adam "Koyunlar kışın ne yaparlar?" diye sordu kız arkadaşım. Elleri direksiyonda, bakıcı arkasını dönüp kıza baktı, tam anlamıyla yüzünü içti sanki, daha önce onun yüzünün hiç ayırdına varmamış gibi. Yol düzgündü, dümdüzdü, görünürde başka araba yoktu; öyle olduğu halde, sırtımdan buz gibi ter boşandı. "Kış boyu, içeride kapalı kalırlar öylece" dedi bakıcı, sonunda bakışlarını gene yola çevirerek. "Canları sıkılmaz mı?" "Senin kendi yaşamından canın o kadar sıkılıyor mu ki?" "Pek bilemeyeceğim." "İşte koyunlar da öyle" dedi bakıcı. " Onlar böyle şeyler düşünmezler ve düşünseler de işlerine yaramaz zaten. Kışı sadece saman yiyerek, işeyerek, pisleterek, karınlarındaki bebeleri düşünerek geçirirler." ---Haruki Murakami, Yaban Koyunun İzinde--- Okuduğum en sakin ama garip bir şekilde gizemli kitaplardan biri.

Göçmen

Yürüyor; yürümek zor, Yüzüyor; yüzmek zor, Koşuyor; koşmak zor. Düşünüyor; düşünmek zor. Her eylem zor. Çok nemli ve yoğun bir atmosferde sürekli haricen kuvvet uygulayıp ilerlemeye çalışmak gibi... Hep bir şeylere karşı, ama nedir o "bir şeyler"? Bulanık. Karşı olunan belirsiz olunca kurtulmak için ne yapılması gerektiği de muallak. Bir sabah kalktı, giyindi. Gitme zamanı, dedi. Bir şeylere karşı başka şeylerin peşinde, esasen, bir hissin ardındaydı. Sanki, bir an ve bir yer gelecekti ve diyecekti ki: "İşte, olmak istediğim yer burası!" Hep o yeri arıyordu. Her sabah kalkıyordu. Her gün başka yerlere göç ediyordu. Zihni topraklarda, insanlarda, havada dolaşıyor ama o, ait olacak yer bulamıyordu bir türlü. Gerçeklik neydi sahi? Sanki, o yeri bulduğunda her şey gerçek olacaktı. Ya da her şey tamamen gerçeküstü olacaktı, ama o da artık gerçeküstü olduğundan onun için bir şey değişmeyecekti. Aranan bulunduğunda ne hissedilir ki? Beklentiler biter ...