Ana içeriğe atla

Yıldız ve Çocuk

Bu gece kızım benden 'onun serçe tırnağının ucu kadar' kısacık bir masal uydurup anlatmamı istedi. Öncesinde kitap okuduğumuz için aslında hayır diyecektim, ama dayanamadım. Sonra da anlattığım masal çok hoşuma gitti. Bari buraya da yazayım dedim. (Bu, kızımın favori uyduruk masalı değil ama diğerleri hemen yazabilmek için biraz fazla uzun). Gece gece bu yüzden ayaktayım ya hadi bakalım...

Bir varmış, iki yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. Sonunda bir de baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz.

Çoook uzak bir diyarda, iklimin ve havanın çook çok sıcak olduğu bir yerde, bir çocuk ve ailesi yaşarmış. Hava yazları o kadar sıcak olurmuş ki çatıya çıkıp orada uyurlarmış. E tabii, evlerinin çatısı üçgen değilmiş. Tepsi gibi düzmüş. Kenarlarında da düşmemeleri için engeller varmış. Bu sayede çatının üstünde uyuyabiliyorlarmış. Geceleri çatıda hafif bir meltem eser, onlar da rahat rahat uyuyabilirmiş. Bizim çocuk, gece gökyüzündeki yıldızlara bakarak uyumayı pek severmiş.

Bir gece, ilerleyen saatlerde çocuk hafif bir sese uyanmış: 'Şşşt' Şşşşt!'
Çocuk: Kim var orada?
Ses: Şşşt! Baksana buraya?
Çocuk: Nerdesin sen?
Ses: Oraya bakmayacaksın akıllım, buraya, yukarı baksana!

Çocuk yukarı bakınca bir de ne görsün: gökyüzünde bir yıldız ona sesleniyor. Hayret içinde: Aaaa! Sen nasıl konuşabiliyorsun!

Yıldız: Şu yandaki var ya... Hani şurdaki...
Çocuk: Yakınındaki yıldızı mı diyorsun? (içinden, eyvah! yoksa yıldızlar arasında bir sorun mu var diye geçirir)
Yıldız: Heh, evet, o! O bana dedi ki sen çok güzel şarkı söylüyormuşsun.
Çocuk: Immm, bazen uykuya dalmadan önce mırıldanırım. Dinleyen yok sanıyordum?
Yıldız: Duyanlar olmuş. Şimdi, benim sorunum şu: ben bu gece uyuyamadım. Bir türlü uyku tutmadı. Acaba benim için de bir şarkı mırıldanır mısın? Böylece uyurum belki hem.
Çocuk: hımm, neden olmasın, peki. Ne de olsa benim de uyumam gerekecek.
demiş ve mırıldanmaya başlamış. Biraz zaman geçmiş, çocuk uyuyakalmış.
Gözlerini açtığında artık sabahmış. Güneş kendini hissettirmeye başlıyormuş.
Çocuk, Yıldız gece bir daha onu uyandırmadığına göre onun da uyuyakaldığını düşünmüş.
Sonra da demiş ki, belki de sadece bir rüya gördüm.

Bazen rüyalar o kadar gerçektir ki, onları gerçekten ayırt edemeyiz.

O yüzden çocuk da rüya mıydı, değil miydi ayırt edememiş ama bu geceyi hep kalbinin bir köşesinde saklamış.

Bu masal da burada bitmiiiş.

C.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gizemli Orman

Boya boya Kalemler bitene Sen tükenene kadar boya Kuşlar Yusufçuk Ejderha Sarayı Yasak Ağaç Kraliyet Bahçesinde Tavşan Efendi'nin sıradan bir günü C.

ölüm-hayat-döngü

Bir keresinde öldüm ben. Biliyor musun Fark etmedi kimse. Tabutumu kaldırmadılar. Dua okunmadı hiç benim için. Helvam yenip Hikayelerim anlatılmadı. Oysa pek de çok hatırlanası, Paylaştığım anılar vardı insanlarla. Sandılar ki Yaşıyorum hala. Yüzüme baktılar; Görmediler ruhumu Ama fark etmediler de nerede. Kendi tabutuna saklanmış kendi içinde. Kendi karanlığına sığınmış. Sandılar ki Üzgünüm sadece Bir süre sonra onu da unuttular Kanıksandı yeni halim. Dolaşıyordum hala yaşayanlar arasında ve Sanıyorlardı ki yaşıyorum hala. Yürüyordum ya ondan. Ben de kanıksadım kendimi. Sandım ki yaşam böyle olur. Çünki baktım baktım Ayniyet herkeste. Herkes yürüyor ama Kimsenin ruhu görünmüyor. Ölülerin arasında bir ölü daha olmuş ne fark eder... Sonra acı geldi tekrar. Acı gelince anlar insan Hala yaşıyorsun. Ölülerin canı acımaz çünki. Yanılmışım... Şaşırdım. Nefes aldım tekrar. Ben yürürken-düşünürken Tabutum okyanusa karışmış Kapağını da biri açıvermiş A...

Duvar ve Anka

Kimileri O'nun Habil'le Kabil'den beri orada olduğunu söylüyor. Sözde, Kabil, Habil'i kıskançlıktan öldürdüğü zaman bir anda yükselmiş yerden. Ama Kabil'e sorsak, belki de o da O'nun hep orada durduğunu iddia eder. O'nun varlığının nedeni olarak Habil'i görmüş, Habil'i ortadan kaldırırsa O'nu da yıkabileceğini düşünmüş olmalı...Kabil, Habil öldüğünde bile asıl aşmaya çalıştıgı şeyi aşamadığını görünce kendisi ne kadar yıkılmıştır; o kısmını Rab bilir. Ne de olsa kavganın asıl nedeni onun kimin hediyesini beğendiği değil miydi? Fakat bizce de bilinen bir gerçek var ki, O oraya dikileli beri, iki taraftakiler de temkinli gözlerle süzerler berikisini. Diğer tarafa doğru hamle yapmadan, sadece bakarlar. Ya korktuklarından ya umursamadıklarından... Zaten adını anmak şeytanı çağırmakla bir derler, aklınıza düştü mü onu aşma ateşi, artık kaçışı olmazmış. Bazıları varmış ki yanıp kora dönene dek uğraşıp durmuşlar hayatları boyunca. Böylelerinin hayat...