Ana içeriğe atla

Gezgin canavarın midesinde

Gezgin, bir gün kalktığında koca bir dev tarafından yutulduğunu fark etti. Ne zaman olmuştu bu? Muhtemelen o uyurken dev sinsice yaklaşıp yavaş yavaş onu kaldırıp midesine indirmişti... Ama bu nasıl olmuştu? Gezgin nasıl olmuş da uyanmamıştı?

Esasen, Gezgin o gün kadar yorgundu ki uykusu çok ağırdı. Top patlasa duymaz dediklerinden... Her gün sadece bir gün daha hayatta kalabilmek için kalkıyor, gün içinde yapması gereken kadarını yapıp içindeki benliğini kış uykusunda tutuyordu. Bu şekilde bir varoluşa evrilmişti son dönemde. Ama uykuları da gitgide daha ağır, onu ele geçirmeye gitgide daha istekli oluyordu.

Normalde her gün güneşi hissederek uyanan Gezgin, o gün garip bir esinti ve sıkışmışlık duygusuyla uyandı. Gözlerini açtığında havanın hala karanlık olduğunu gördü. Ama bu, her zaman bildiğimiz gece karanlığına benzemiyordu. İçinde bir panik dalgası yayıldı hızla. Yorgunluğu kendini ele verdi. Bir anda ağlamaya başladı. Önce bu kadar yorgun olmaması gerektiğini, bunun kendi suçu olduğunu, o yüzden uyuyakalıp sonra da deve yem olduğunu düşündü. Sonra ne hata yaptım dedi kendi kendine. Neden şu anda bu kadar yorgunum? Bu noktaya nasıl geldim? Bu düşünce de pek fayda etmedi... Bunun üzerine başka bir yol seçti: "şu an ne yapsam ilerleyebilirim" diye sordu kendine.

İçinde bulunduğu yerden 3 çıkış vardı. İlki: devin ağzından çıkmak. Devin ağzından dışarı çıkmak için mideden yukarı gitmesi, daracık yutaktan geçebilmesi ve yemeklerin mideye gitmesine hizmet eden kaslarla dolu bir alandan geçmesi gerekiyordu. Üstelik o yoldan çıkabilse bile devin onu tekrar yakalayıp yutma olasılığı vardı. "Bu olmaz" diye karar verdi.

İkinci yol, devin sindirim sistemine dahil olup tamamen sindirilmeye izin vermekti. Sindirilemeyen kısımları dışarı çıkabilecek ama kim bilir hangi kısımları yol boyunca tüketilmiş olacaktı... Bu, biraz daha karşılıklı alışveriş gerektiren bir süreçti. Deve istediklerini verecek, kendi de eksik gedik, ama hayatta kalarak dışarı çıkabilecekti. Fakat, devi beslemek için kendinden bazı parçaları kaybetmek hem de kendi seçmediği parçaları, ve devin bile işine yaramayan parçalarla kalmak fikri onu rahatsız etti. Bunu da yapamayacağına karar verdi.

Bir üçüncü fikir tüm iradesini ve gücünü kullanarak mideyi de parçalayıp dümdüz bu canavardan uzaklaşmak olabilirdi. Canavar iyileşse bile kendisi canavardan kurtulabilecek ve kendini toplayabilecek kadar zaman kazanmış olacaktı. Ne zamandır kullanmadığı iradesi ve gücü de bilenmiş olacaktı.

Gezgin üçüncü yolu kullanmaya karar verdi.

C.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gizemli Orman

Boya boya Kalemler bitene Sen tükenene kadar boya Kuşlar Yusufçuk Ejderha Sarayı Yasak Ağaç Kraliyet Bahçesinde Tavşan Efendi'nin sıradan bir günü C.

ölüm-hayat-döngü

Bir keresinde öldüm ben. Biliyor musun Fark etmedi kimse. Tabutumu kaldırmadılar. Dua okunmadı hiç benim için. Helvam yenip Hikayelerim anlatılmadı. Oysa pek de çok hatırlanası, Paylaştığım anılar vardı insanlarla. Sandılar ki Yaşıyorum hala. Yüzüme baktılar; Görmediler ruhumu Ama fark etmediler de nerede. Kendi tabutuna saklanmış kendi içinde. Kendi karanlığına sığınmış. Sandılar ki Üzgünüm sadece Bir süre sonra onu da unuttular Kanıksandı yeni halim. Dolaşıyordum hala yaşayanlar arasında ve Sanıyorlardı ki yaşıyorum hala. Yürüyordum ya ondan. Ben de kanıksadım kendimi. Sandım ki yaşam böyle olur. Çünki baktım baktım Ayniyet herkeste. Herkes yürüyor ama Kimsenin ruhu görünmüyor. Ölülerin arasında bir ölü daha olmuş ne fark eder... Sonra acı geldi tekrar. Acı gelince anlar insan Hala yaşıyorsun. Ölülerin canı acımaz çünki. Yanılmışım... Şaşırdım. Nefes aldım tekrar. Ben yürürken-düşünürken Tabutum okyanusa karışmış Kapağını da biri açıvermiş A...

Duvar ve Anka

Kimileri O'nun Habil'le Kabil'den beri orada olduğunu söylüyor. Sözde, Kabil, Habil'i kıskançlıktan öldürdüğü zaman bir anda yükselmiş yerden. Ama Kabil'e sorsak, belki de o da O'nun hep orada durduğunu iddia eder. O'nun varlığının nedeni olarak Habil'i görmüş, Habil'i ortadan kaldırırsa O'nu da yıkabileceğini düşünmüş olmalı...Kabil, Habil öldüğünde bile asıl aşmaya çalıştıgı şeyi aşamadığını görünce kendisi ne kadar yıkılmıştır; o kısmını Rab bilir. Ne de olsa kavganın asıl nedeni onun kimin hediyesini beğendiği değil miydi? Fakat bizce de bilinen bir gerçek var ki, O oraya dikileli beri, iki taraftakiler de temkinli gözlerle süzerler berikisini. Diğer tarafa doğru hamle yapmadan, sadece bakarlar. Ya korktuklarından ya umursamadıklarından... Zaten adını anmak şeytanı çağırmakla bir derler, aklınıza düştü mü onu aşma ateşi, artık kaçışı olmazmış. Bazıları varmış ki yanıp kora dönene dek uğraşıp durmuşlar hayatları boyunca. Böylelerinin hayat...