17 Ocak 2021 Pazar

15 Haziran 2020 Pazartesi

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Yıldız ve Çocuk

Bu gece kızım benden 'onun serçe tırnağının ucu kadar' kısacık bir masal uydurup anlatmamı istedi. Öncesinde kitap okuduğumuz için aslında hayır diyecektim, ama dayanamadım. Sonra da anlattığım masal çok hoşuma gitti. Bari buraya da yazayım dedim. (Bu, kızımın favori uyduruk masalı değil ama diğerleri hemen yazabilmek için biraz fazla uzun). Gece gece bu yüzden ayaktayım ya hadi bakalım...

Bir varmış, iki yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. Sonunda bir de baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz.

Çoook uzak bir diyarda, iklimin ve havanın çook çok sıcak olduğu bir yerde, bir çocuk ve ailesi yaşarmış. Hava yazları o kadar sıcak olurmuş ki çatıya çıkıp orada uyurlarmış. E tabii, evlerinin çatısı üçgen değilmiş. Tepsi gibi düzmüş. Kenarlarında da düşmemeleri için engeller varmış. Bu sayede çatının üstünde uyuyabiliyorlarmış. Geceleri çatıda hafif bir meltem eser, onlar da rahat rahat uyuyabilirmiş. Bizim çocuk, gece gökyüzündeki yıldızlara bakarak uyumayı pek severmiş.

Bir gece, ilerleyen saatlerde çocuk hafif bir sese uyanmış: 'Şşşt' Şşşşt!'
Çocuk: Kim var orada?
Ses: Şşşt! Baksana buraya?
Çocuk: Nerdesin sen?
Ses: Oraya bakmayacaksın akıllım, buraya, yukarı baksana!

Çocuk yukarı bakınca bir de ne görsün: gökyüzünde bir yıldız ona sesleniyor. Hayret içinde: Aaaa! Sen nasıl konuşabiliyorsun!

Yıldız: Şu yandaki var ya... Hani şurdaki...
Çocuk: Yakınındaki yıldızı mı diyorsun? (içinden, eyvah! yoksa yıldızlar arasında bir sorun mu var diye geçirir)
Yıldız: Heh, evet, o! O bana dedi ki sen çok güzel şarkı söylüyormuşsun.
Çocuk: Immm, bazen uykuya dalmadan önce mırıldanırım. Dinleyen yok sanıyordum?
Yıldız: Duyanlar olmuş. Şimdi, benim sorunum şu: ben bu gece uyuyamadım. Bir türlü uyku tutmadı. Acaba benim için de bir şarkı mırıldanır mısın? Böylece uyurum belki hem.
Çocuk: hımm, neden olmasın, peki. Ne de olsa benim de uyumam gerekecek.
demiş ve mırıldanmaya başlamış. Biraz zaman geçmiş, çocuk uyuyakalmış.
Gözlerini açtığında artık sabahmış. Güneş kendini hissettirmeye başlıyormuş.
Çocuk, Yıldız gece bir daha onu uyandırmadığına göre onun da uyuyakaldığını düşünmüş.
Sonra da demiş ki, belki de sadece bir rüya gördüm.

Bazen rüyalar o kadar gerçektir ki, onları gerçekten ayırt edemeyiz.

O yüzden çocuk da rüya mıydı, değil miydi ayırt edememiş ama bu geceyi hep kalbinin bir köşesinde saklamış.

Bu masal da burada bitmiiiş.

C.

26 Ocak 2020 Pazar

Akıl sahibi

"... En önce, hayvanlar gibi duygusuz olanlara insan duygusu verdim, onları akıl sahibi kıldım... Onlar başlangıçta bakarken göremiyorlar, dinlerken duyamıyorlardı; tıpkı rüyalardaki hayalet sürüleri gibiydiler; karmakarışık öyküleriyle afallamışlardı."

Aeschylus, Prometheus.

Carl Sagan, Cennetin Ejderleri.

17 Ocak 2020 Cuma


Motorcycle ride, öz farkındalık, bağlantılar, sınırlar

Sept. 2019-C.

25 Aralık 2019 Çarşamba

Bir küçük sincapçık ve arkadaşı


Bir varmış, bir yokmuş. Gitgide büyüyüp genişleyen, koca, gri mi gri şehrin yanında öksüz bir orman bulunurmuş.

Bu orman öksüzmüş çünkü ilgileneni de koruyanı da yokmuş.

İnsanlar ağaçlarını kestikçe ve ormanın alanı küçüldükçe ormandaki ağaçların tek yapabildiği kendi kaderlerini beklemekmiş.

Hal böyleyken, ormanda yaşayan sincaplar her geçen gün daha az fıstık ve ceviz bulabilmişler. Hepsi de ailelerinin kışı geçirmesi için çırpınır dururmuş. Bir öteye bir beriye dolanıp durur, bol meyveli ağaçlar ararlarmış.

Bu sincaplar içinde bir küçük sincapçık varmış ki bu sincapçık, diğer sincaplardan biraz daha ileriye, sincap yiyen vahşi hayvanların olduğu söylenen yerlere de gitme cesaretini göstermiş. Öğrenmiş ki orada vahşi hayvanlar gündüzleri uyuyor, geceleri avlanıyor ve gündüz gidildiği sürece sincaplara bir şey olmuyor...

İşte orada, o kadar bol fıstıklı ve cevizli ağaçlar bulmuş ki, topladıkça kucağı dolmuş, kucağı doldukça taşmış, topladıklarının fazlası hep yere dökülmüş. Sincapçık vahşi hayvanlar gelmeden evvel evine dönmek zorundaymış. Bu da demekmiş ki önünde çok uzun bir yol var. Ama sincapçığın aklı geride bıraktığı fıstık ve cevizlerde kalmış. Sincapçık ertesi gün de bol meyveli ağaçların olduğu yere gitmiş. Kış gelene kadar toplayabildiği kadar fıstık ve ceviz toplamış. Fakat bu topladıklarını diğer sincaplara göstermiyormuş. Diğer sincaplar o kışı çok zor atlatmışlar. Bizim sincapçığın bile kışın sonuna doğru kilerinde o kadar az fıstık ve ceviz kalmış ki elindekileri çok idareli yemek zorunda kalmış.

Ertesi sene sincapçık yine ormanın içindeki yere gitmiş. Oradan toplamış fıstık ve cevizleri. Diyormuş ki içinden: "Diğer sincaplar da gelip baksaydı. Ben niye onlara söyleyeyim ki! Hem ya gelip bütün fıstık ve cevizleri toplarlarsa ve bana hiç kalmazsa?". Sincapçık hem aç kalmaktan hem de gizli yerinin açığa çıkmasından korkuyormuş. O yüzden o sene de diğer sincaplara hiç bir bilgi vermemiş.

Bu sırada, şehir genişlemeye devam ediyormuş: sincaplar o sene ormanın daha da içerilerine taşınmak zorunda kalmışlar. Eski oturdukları ağaçları özlemle anıyorlarmış, çünkü artık o ağaçların yerinde insanların tarlaları ve evleri varmış. Sincaplar, şaşkın ve ne yapacaklarını bilmez haldelermiş. İnsanlar sanki her yeri ele geçiriyor gibiymiş.

Sincapçık diğerleri de ormanın içlerine doğru gelmeye başladıkça iyice endişelenmiş. Ya onun verimli ağaçlarını diğer sincaplar da bulursa? Ya onlara ağaçların yerini söylemediğini de anlarlarsa? Sincapçık bu sefer diğerlerinin sevgilerini ve muhabbetlerini kaybetmekten de korkmaya başlamış.

Sonra bir gün sincapçık başka bir sincapla tanışmış. Bu sincap da onun gibi bağımsızmış ve ormanın içlerine girmek istiyormuş. Sürekli bizim sincapçığa ormanın içlerinde neler olabileceğinden, birlik olurlarsa hem vahşi hayvanlardan hem de insanlardan korunabileceklerinden bahsediyormuş. Beraber gidelim diyormuş. Bizim sincapçık diğer sincabın anlattıklarını mütebessim onaylıyormuş. Sonra bir gün diğer sincap da kendiliğinden ormanın içlerine girmiş ve verimli ağaçları bulmuş. Yaptığı ilk iş yakın arkadaşı olan bizim sincapçığa bu durumu söylemek olmuş. "Hadi diğerlerine de söyleyelim" demiş. "Orada o kadar bol fıstık ve ceviz var ki herkes doyar! Ne güzel olur herkes doyarsa! Oyunlar oynarız eskisi gibi, mutlu şarkılar söyleriz" demiş. Aç kaldıklarından beri sincap köyünde mutlu şarkılar duyulmuyormuş meğer. Bizim sincapçık karşı çıkmış bu fikire: "Orayı kendin buldun; hayatını riske attın. Hiç mi saklamak istemiyorsun kendine?". Diğer sincap bir kere bile düşünmemiş. "Tabii ki kendime saklamak istemiyorum. Tek başıma yedikten, tek başıma mutlu olduktan sonra ne anlamı var?" diye sormuş. "Hem tek başıma hepsini yiyemem ki; diğer meyveler de zamanla yere düşer, çürüyüp giderler. Kimse faydalanamaz ki onlardan sonra. Yazık değil mi?".

Burada duralım.---

Bu masalın iki sonu var. Bir tanesinde bizim sincapçığın da verimli ağaçların yerini söylemeye ikna olmasıyla ve bütün sincapların verimli ağaçlardan yemek yemesiyle bitiyor. Böylece sincapçık da kışın sonuna doğru kıt kanaat geçinmek zorunda kalmıyor, çünkü sincaplar birlik olunca kış boyunca herkese, bütün ailelere bol bol yetecek kadar fıstık ve ceviz toplayabiliyorlar. Herkes çok mutlu oluyor. Ayrıca bu masalın sonunda sincapçık ve yakın arkadaşı diğer sincap, bütün sincap aileleri tarafından el üstünde tutuluyorlar, çünkü diğer sincaplar paylaşılan bilginin değerini anlıyor ve müteşekkir kalıyorlar.

Masalın diğer versiyonunda ise sincapçık yakın arkadaşı olan sincabın paylaşma önerisini kabul etmiyor. Korkuları galip geliyor. Ama diğer sincap ağaçların yerini sincapçığa rağmen gidip bütün sincap ailelerine söylüyor. Sincap aileleri çok mutlu oluyorlar ve meyveleri hep beraber topluyorlar, ama bizim sincapçık yine tek başına kalıyor, çünkü sincap ailelerine katılmak istemiyor; kışın sonunu yine kendi başına toplayabildiği kadar fıstık ve cevizle kıt kanaat çıkartıyor. Arkadaşına da küskün kalmayı seçiyor. Hep ağaçların arkasına saklanıyor onu gördükçe. Kendi yapmadığını yaptı diye.

Bu masalın ağaçların yeri bilgisinin paylaşılmadığı üçüncü bir sonu yok. Çünkü sincapçığın yakın arkadaşı olan diğer sincap her halükarda diğer sincaplarla da bilgisini paylaşıyor ve kendisine karşı dürüst ve diğerlerine karşı verici olmayı seçiyor. Selam olsun sana diğer sincap!

Peki sizce diğer sincabın ağaçların yerini söyledikten sonra hiç aç kalma ihtimali var mı? Sincap ailelerinin bütün meyveyi toplayıp ona hiç meyve bırakmaması gibi bir ihtimal olabilir mi?

C.



18 Aralık 2019 Çarşamba

Dev dalga - değişim

Değişim gelir;
Dev bir dalga...

Ya çapa atacaksın tabana,
Ya devrileceksin karşısında.

Bir üçüncü yol daha var ki
Korkulur hesaba katmaya;
O da binip gitmek dalgaya 
Kaderde ne varsa artık yaşamaya...

C.